Melike Berivan Karakaya’ya…
Ölümün yaşamı bulduğu gibi,
Bulur her defasında seven iki insan birbirlerini.
Nasıl?
Bir yer vardırolmayan;
Orada, kendi memesini emiyordur bir kedi anasızlıktan
(İnsan olmayanın çaresizliği)
Damağında bir tat: süt değil, kan
Sonra…
Bir kuş doğuracağını ısıtıyordur yuvasında
Gövdesi bir sapanın ucunda
(Öleceği doğurmanın bir anlamı olmalı)
Öksüz bir buzağı göğe ağar çarmıhta
Hakkı olan sütü bardağınızda
(Belki de hiç doğmadı)
Bir insan yavrusu damsız bir yuvada
Ki insanlığınız sınandı o yağmurlarda
(Üzerine düşen mermi damlaları)
Yitmiş bir aile göçük altında
Birer sayıdırlar artık, söylenen ajanslarda
(Sanki hiçbiri yaşamadı)
O yerde bulurlar işte söz gelimi
Ve bilinmez bu bir aşk tansığı mı değil mi?
KADIN:
Avuçlarım toprağın kasıklarında sevgili;
Burada, gövdeme küçük gelen ayaklarımla köklenmiş
Ve mor sümbüller gibi saçlarımla, kısacık;
(Başımın etrafında halelenmiş, Unutmabeni çiçekleri)
Birliği, beraberliği söylerim darıdünyaya
Ve de “Biz tüm hayvanların” eşitliğini…
ERKEK:
Yitirsen de yeniden bulabilesin diye,
“Orada” bekleyeceğim seni
(Kollarımda Öteki)
Gövdem gövdeni vurduğunda ise
Yıkanıp arınacağım kutsal terinle;
Kendim olabilmek için yeniden,
Senden doğduğum gibi.