Türk Mitolojisinde Bazı Bileşenler – Yaşar Ercan

Mit, mitos ya da mitolojik anlatı; aynı vücudun benzer uzuvları olan bu tabirler kısaca geleneksel olarak yayılan ve toplumun hayâl gücüyle biçim değiştiren alegorik bir anlatım -halk hikâyesi- olarak açıklanabilir. Yaratan ile yaratılan arasında geçen özellikle güce dayalı bir zeminde oluşturulan bu tür anlatılar halkların tarihlerinden notlar aktarır. Toplumların yaşam tarzları, inançları, coğrafyaları, geçim kaynakları gibi yaşamın içerisinde yer alan birçok fonksiyonel faaliyetleri dizginler, biçimlendirir. Toplumsal normlara ve o toplumun adalet mekanizmasında kullanılacak her türlü hukuki argümana da dayanak olarak gösterilebilir mitler. Mitin varlığı insanın varlığıdır kısaca. Tanrısallıkla açıklanabilecek bu tür anlatılara kendi yaşantımızdan yola çıkarak bir göz atmak; Türk mitolojisinin önemli figürlerine ve anlatılarına yer vermek istiyorum.

Yaratılış ve Varoluş Mitolojisi

“Kadim Türklerin mitolojik hikâyeleri, efsaneleri milli şuurumuzun, dünya görüşümüzün, kültürümüzün ve nihayet kimliğimizin ana kaynağıdır.” diyor Fuzuli Bayat. Bu kimlik tasvirinden yola çıkarak izah edecek olursak bilinen tüm Türk halk hikâyelerinde ateş, su ve toprağa kutsallık atfedilmiş ve bu üç materyal yaratılış anlatılarının değişmez unsurları olmuşlardır. Dünyanın ve insanlığın yaratılışı mitlerinin en önemlisinde ışık, temizlik ve yaşam unsurlarını kendinden barındıran ve Ak Ana adı verilen bir varlık; yerin, göğün, insanların olmadığı, suyun ve karanlığın kaotik şekilde hüküm sürdüğü bir zamanda yaratma yetkisini Bay Ülgen’e verir ve ona şöyle seslenir: “Yap, o zaman yaptıklarım olacak, de. Olan şeye asla yok deme. Eğer yok dersen, o zaman var olan şey de yok olur.”

Ak Ana’nın öğüdünün bittiği sırada Erlik (iblis) Bay Ülgen’e yardım edebileceğini bildirerek yanına sokulur. Bay Ülgen, Erlik’ten suyun dibindeki topraktan bir parça koparıp kendisine getirmesini ister. Erlik emri yerine getirerek suyun altından çıkardığı toprağı Ülgen’in avucuna tükürür. Ülgen toprağı suyun yüzeyine atar ve “Yap, o zaman yaptıklarım olacak!” der ve toprak büyümeye başlar. Suyun ortasında büyük bir kara parçası meydana gelir. Erlik ikinci kez suyun dibine dalar ve yine getirdiği toprağı Ülgen’in avucuna tükürür fakat toprağın bir kısmını da kendi dünyasını yaratmak için ağzında saklar. Ülgen yine “Yap, o zaman yaptıklarım olacak!” der. Toprak büyümeye başlar. Erlik’in ağzındaki toprak da büyümeye başlar ve Erlik daha fazla dayanamaz toprağı yeryüzüne tükürür. Böylelikle engebeli araziler, dağlar, tepeler oluşur. Ülgen bu duruma çok kızar ve Erlik’i yerin dibine, karanlığa mahkum eder.

Ak Ana’dan yaratma yetkisini alan tanrı Ülgen önce yeri, sonra Güneş’i, Ay’ı, yıldızları ve insanları yaratır. Böylelikle kaos yerini kozmosa bırakır. İnsanlık doğar ve her insan omuzlarında oturan Yayuçi ve Körmes isimlerinde iki yolcu ile bu yola çıkar. (Buna islami anlatılarda katip melekleri denir.)

Dünya Ağacı veya Demir Kazık

Türkler yer ile gök arasında, evrenin üç katını birbirine bağlayan bir ağacın varlığına inanırdı. Bu varlığa dünya ağacı, demir kazık, altın direk gibi isimler vererek inanç formlarına bir yenisini eklediler.
Oçurman, Umay Ana, Burhan Bakşi, Yara Çeçen Oçurman, Bay Ülgen ile aynı anlatı ve karakterizeye sahip ilk yaratıcı, belki de Ülgen’in başka coğrafyalarda yaşayan Türklerin onu yeniden tanımlamalarında kullandıkları isimdir. Umay Ana ise bambaşka bir inanç formu olarak karşımıza çıkar. Umay Ana, hamile, lohusa ve bebekleri koruyan bir tanrıçadır ve yine Ülgen gibi farklı bölgelerde yaşayanlar arasında farklı isimle anıldığı olur. Mesela Yakutlar ona Kübey Hatun derler ve ağaç kovuğunda yaşadığına inanırlar. Bu sebepten ağaçlara dilek çaputu bağlayarak onunla iletişim kurmaya çalışırlar. Burhan Bakşi, insanları, hayvanları, bitkileri yaratan ve kimin neyle nasıl besleneceğine, nasıl yaşayacağına karar veren bir nevi kader tayin edici tanrıdır. Yara Çeçen, Ülgen tarafından insanları bilgilendirmek ve onlara yol göstermekle görevlendirilmiş bir yardımcıdır. Çeçen kelime anlamı olarak bilgili, akıllı gibi anlamlara sahiptir.

Yayık, Kalgançı Çağ

Yayık, bugünkü Türkçede tufan, doğal afet anlamlarına gelir. Büyük felaketlerin, musibetlerin tasvirinde kullanılan kelimedir. Kalgançı Çağ ise tam anlamıyla kıyametin yaşandığı süre zarfıdır. Türkler ölümden sonra yaşama inandıkları için bu iki terime de inanıyorlardı. Zaten hali hazırdaki yaşantımızı da göz önüne aldığımızda kader, ölüm, kıyamet, ahiret gibi soyut birçok olgunun geçmişten günümüze evrilerek geldiğini de görürüz.

Şaman Etkisi

Şaman kültürünün etkisiyle şekillenen Türk mitolojisi İslamiyetin kabulüne kadar inanç yargıların zirvesinde yer almıştır. Baharın gelişini kutlama (Nevruz), yeni doğan bebeğe kurban kesme, düğünlerdeki müzikli eğlence, ateşin etrafında sohbet etme, iyiliği beyaz kötülüğü siyahla temsil etme, ağaca çaput bağlama, fal bakma, kurşun döktürme, tahtaya vurma vb. günlük hayatta neden yaptığımızı bilmeden devam ettirdiğimiz birçok alışkanlığın zemininde şaman geleneği olan Türk mitolojisinden gizil esintiler var.

Soyu tehlikede olan Türklerin dişi bozkurt yardımıyla yeniden çoğalmaları, Ergenekon’un Türk yurdu ilan edilmesi, Oğuz Kağan’ın tanrısallığında yine şaman gelenekleri vardır. Her ne kadar bunlar zamanla güncellense de özünden pek kopamamışlardır. Bilinenin aksine şamanlar ateşin etrafın- da dans ederken aklını yitiren kötücül bireyler değil aksine şifacı olarak görülen, kötülüklerden korunmak için dualar eden hatiplerdir. Bilinen ilk şaman Eren-Çeçen (Şeşen)’dir.

Kutsallık Atfedilen Diğer İyeler

Burkut Ata: Tanrının oğlu olarak kabul edilen ve yeryüzüne inip bir kadınla birlikteliği sonucu ilk şamanın yaratıcısı olmuş kartaldır.

Korkut Ata: Oğuz Türklerinin destanlarına konu olmuş, kabile teşkilatını koruyan efsanevi bir bilgedir. Dede Korkut anlatılarının sahibidir.

Kambar Ata: Atların koruyucusu, müzisyenlerin piri ve evlatsızların ilacı olarak bilinir. Günümüzde sıkça kullanılan “Kambersiz düğün olmaz.” tabirinin dolaysız izahıdır.

 

KAYNAKÇA
Bayat, F. (2017). Kadim Türklerin Mitolojik Hikâyeleri. İstanbul: Ötüken.
Yonar, G. (2015). Yaratılış Mitolojileri. İstanbul: Ötüken.
Bayat, F. (2005). Mitolojiye Giriş. İstanbul: Ötüken.

 

Türk Mitolojisinde Bazı Bileşenler, Yaşar ERCAN
#sin19, 2020.