Zeytin Sokak Sakini Ateş Bey’in Kendisi Yoktu Ama Eşi Vardı – Çınar Ekiz

Melike Karakaya’ya…

Uykuya daldığı sırada,
Bir yıldız kımıldandı gebe bir boşluğun karnında
Ve tan yeri ağarıncaya dek,
Onu gördü düşlerinde bir Baştankara.

ATEŞ BEY EŞİNİ ANLATIYOR…
(KAYIT)
Ben yoktum
Ama o vardı.
Başkaları uyanır,
O ise açardı
(Ah, onun o güzelim taç yaprakları…)
Nerede öksüz yetim bir çiçek yavrusu görse,
Alıp yuvamıza taşırdı.
(Böyle pek çok evlatlığımız vardı.)

Melike idi eşimin adı
Pek çok şey bilirdi
(Örneğin yaşatmayı)
Çok şeyleri de başarırdı
(Söz gelimi kanatları olmayan bir kuşu uçurmayı.)
Durmaksızın çalardı evimizin kapısı
(Önünde hep biçareler kalabalığı.)
Dört yapraklı bir yonca bile,
Kaç yaprağı olduğunu gelip ona sorardı.

Her şey gelirdi elinden
Beni sevmek en başında.
(Sevgi yoksa yaşamla ölüm arasında;
Yaşam yoktur, ölüm vardır yalnızca.)
Şiirimdi ama yazsam yazılmazdı
Ben yoktum
Ama…
Teyp hâlâ kayıtta mı?

Yaranız bereniz var ise eşime söyleyin derdim hep;
Yüreğiniz kanıyorsa, eşime
Evladını mı yitirdi bir anne,
(Evladı tabağınızda.)
Biri hiç doğmadı mı;
(Ki ne büyük bir şanstır bu esasında!)
Ayrılıklar, ölümler, kırımlar ve dahası
En fenası da bir civcivin yahut bir kuzunun
“Çocuk” dahi sayılmaması
(Ben ki hep insan olmanın utancında…)
Ne diyordum?
Ben yoktum
O vardı ama…
Derken nihayet bir gün,
Kavuştuk onunla olmamakta.
(KAYDIN SONU)

(KAYIT DIŞI/KİMSELERİN DUYMAYACAĞI)
Bir çiçek tecimeninin gülleri kanıyorsa,
Göz erimi gözlerine dalıp gitmişse birinin,
Ya da hiç içmemişse bir adam gözyaşlarını sevdiğinin
Artık ne denilebilir ki bunlara?
(Bitmişse işte yaşam,
Şimdi kim ne diyebilir onlara)
Biz ise başımızda bekleşen servilerin sükûnetinde sarılmışız da bengi,
Öldükse de
Aşklar içinde yaşıyoruz hâlâ.