Miami Notlari-2
Miami notlarıma, Polyanna karakterime inat kötümser bir başlangıç yapmış olabilirim. Fakat bu sayıda iç açıcı haberlerim var. Ve birkaç sayı daha sanat içerikli yazılar hazırlamayı planlıyorum, çünkü hâlihazırda malzemem çok.
Sahip olunması gereken tek şey var: “Ya doğuştan ince bir ruhtur bu ya da bilim ve sanatlar tarafından inceltilmiş bir ruh.” der Nietzsche.
Doğuştan var olan ince ruhumu bilim ve sanatla destekleyip büyütmeyi ailemden öğrendim. Henüz yedi sekiz yaşlarındayken babam elimden tutup tarihi camileri, kaleleri, müzeleri gezdirir, filmli fotoğraf makinesi ile fotoğraf çekmeyi öğretirdi. Farklı ülkelerden farklı tarihlerden topladığı paraların koleksiyonunu beraber inceler, biriktirdiği gazete kuponlarını bana kestirirdi. El emeğini hep önemser, aile büyüklerinin el emeği ürünlerine sahip çıkar, onları mutlaka koruma altına alırdı. Babam o günlerde sanatın ve emeğin kıymetini işlemişti çocuk zihnime. Annem üretmeyi ve öğrenmeyi çok sever. Farklı ip türleriyle ördüğü kazakları, atkıları, bereleri kardeşlerimle yıllarca kullandık ve hâlâ kullanıyoruz. Farklı dönemlerde farklı el sanatları kursuna gidip sanat eserleri üretmeye devam ediyor. Ben ilkokuldayken bir On Şubat sabahı, doğum günümde annem ilk hediye kitabımı verdi: Edmondo De Amicis, Çocuk Kalbi. Annem aslında o gün çocuk kalbime sözcüklerin sihirli gücüyle dokunmuştu.
Bir çocuğa sanatın zarafetini, kelimelerin gücünü, bilimin kudretini öğretmek için Louvre Müzesi’ni gezdirmenize, Avusturya’da Flarmoni Orkestra’sını dinletmenize, Mısır’da İskenderiye Kütüphanesi’nde kitap okutmanıza ya da bilimi sevdirmek için NASA’yı gezdirmenize gerek yok. Hayatın her anında sanat, her yanımızda bilimin kanıtları varken sınırları ya da imkânları suçlamaya hiç gerek yok. Görmek, fark etmek, anlamak, öğrenmeye açık olmak ve merak etmek eylemleri ince ruhlu çocuklar, duyarlı yetişkinler yetiştirebilmek için yeterli.
Sanatçı, yalnızca kendinin değil çoğu zaman tüm insanlığın da en karanlık ve en aydınlık, en kirli ve en temiz hislerini sıradışı yollarla ve direkt ruha hitap ederek ifade edebilen kişidir. Bazen renkleri, bazen hamurları, bazen telleri, bazen atık materyalleri, bazen kâğıtları, kayaları, ağaçları ve bazen de kendi bedenini kullanır. Ben genel olarak sanat eserlerinin kaygıların ürünleri olduğuna ve huzurlu insanların sanatçı olamayacağına inanırım. Kaygılı insanların ise derin, anlamlı hikâyeleri olduğunu ve EQ’larının yüksek olduğunu düşünürüm. Müzelere ve sanat galerilerine olan ilgimden dolayı gittiğim her ülkede ya da şehirde önce müzeleri ve sanat galerini arar gözlerim. Fakat dürüst olmak gerekirse Miami’ye gelmeden önce kültür ve sanat adına pek bir araştırma yapmamıştım çünkü Miami’ye kısa süreliğine tatil için gitmiyordum. Ve şehri yaşayarak keşfetmek istiyordum. Miami, sanat adına harika sürprizlerle karşıladı beni.
Wynwood, Miami’nin en nadide ve özel yerlerinden biridir benim için. Miami’ye geldiğim ilk günlerde keşfetmiştim, Wynwood’u. O günden sonra da sık sık gider oldum. Her gittiğimde de farklı bir detay keşfedip heyecanlandım. Hikâyesi olan, yaşanmışlıklarıyla anılan mekânları çok severim. Arkasında hikâyesi olan eserlerin beni etkileme potansiyeli her zaman daha yüksektir. Wynwood, yaklaşık on-on iki yıl önce eski depoların ve tamir atölyelerinin olduğu, sosyoekonomik düzeyi düşük insanların, göçmenlerin ve Miami’nin meşhur evsizlerinin yer aldığı bir semtmiş. Hâliyle suç oranının da çok olduğu güven vermeyen, kirli, dağınık ve kasvetli bir bölge olarak kabul edilirmiş burası. Bir gün Newyorklu emlakçı ve koleksiyoner Tony Goldman, bu bölgeden altı depo satın alarak bölgede kafe, restoran ve pastane açıp riskli bir ise girişmiş. Tony Goldman, Newyork’ta yıllar önce Keith Haring’in grafiti yaptığı bir duvara sahip çıkıp restore ettirmiş. Bu restorasyon çalışması aslında Goldmanların gelecekte yapacakları büyük işlerin başlangıcı olmuş. Diğer yandan Goldman’ın eserini korumaya aldığı Keith Haring’in çizgileriyle hepimiz hayatımızın farklı dönemlerinde bir yerlerde rastlaştık. Dans eden figürler her zaman yakınlarımızdaydı ama 31 yaşında hayatını kaybeden sanatçının, ismini ve hayatını belki de çok geç öğrendik. LGBTI+ bireylerin mücadelesini destekleyen ve AIDS’le mücadele kampanyalarında aktif rol alan Haring’in eserlerini birçok ünlü markanın dönem dönem piyasaya sürdüğü ürünlerinde gördük ve görmeye de devam ediyoruz. Özellikle en popüleri Absolut Vodka için yapılan çizimidir. Ne acı ki Haring, 1990’da, henüz 31 yaşındayken hayatını AIDS’ten kaybetti. Absolut Vodka hâlâ her dört yılda bir Keith Haring’in tasarımını yaptığı şişelerle piyasaya çıkıyor.
Goldmanlar, 2009’da başlattıkları proje ile Wynwood’a dünyanın her yerinden ünlü grafiti sanatçılarını davet ederek depoların o kirli dökük duvarlarını birer sanat eserine çevirmişler. Her sanatçıya duvarları 1 ya da 3 sene kiralayarak eserlerini sergilemelerini sağlamışlar ve bölge tamamen bir açık hava müzesine dönüştürülmüş. Wynwood’a gittiğinizde sadece grafitileri değil bölge içerisinde birbirinden ilginç heykelleri de görmeniz mümkün. Süreç içerisinde bölgede birçok kafe, restoran, kulüp ve mağaza açılarak bölge daha da canlı hâle getirilmiş. Bugün Wynwood’da birçok sanatçının kişisel galerileri, birçok ilginç ürünün satıldığı mağazalar, antika araçların satıldığı galeriler, önünde kuyrukların oluştuğu fırınlar, yöresel tatlar ve sokak lezzetleri olmak üzere bir bölgenin sanattan sağlayabileceği maksimum fayda sağlanarak bölgenin kalkınması sağlanmıştır. Wynwood, her yıl dünyanın her yerinden binlerce sanatseverin ziyaret ettiği ve dünyaca ünlü birçok sanat faaliyetinin yapıldığı bir semte dönüştürülmüş. Bir zamanlar insanların gündüz bile sokaklarından geçmekten çekindiği Wynwood, bugünlerde Miami’nin en gözde yerleşkelerindendir.
Ne demiştik, sanat güzelleştirir, sanat geliştirir, sanat değiştirir.
(27/01/2023)
Kaynak
• http://www.sanatatak.com/view/terk-edilmis-depolar-nasil-mamur-bir-sanat-alanina-donustu
• http://www.brandlifemag.com/keith-haring-bir-sokak-sanatcisi-moda/
• https://www.nytimes.com/2019/10/23/arts/design/miami-murals-wynwood.html