Bir yerde, yazgısına doğacak
Bir tohum uyumaktadır toprağın rahminde
Ve bir tohumun gördüğü düşleri,
Bir şair bilebilir sadece.
Uyanıp da etrafına bakınıyor bir tohumcağız;
Ot mu olacak çiçek mi, bilmiyor henüz kendi de
(Dünyayı boyayacağım derken yitirip de usunu,
Dallarından birini kesmiş bir ağaç azıcık ötede.)
Dünyanın rengi: kan
(Kesik bir dal ne anlatır bizlere?)
Birbirine dar ağacı gibi: biz
(Baş aşağı bir kuzu uyumaktadır giyotinde.)
Ve tüm yolların sonu: aynalar
(Kaldırıp da başınızı, hiç bakmasanız bile.)
Nihayet tohumun gövdesi dururken çiçeğe;
Yaşar ölüm o vakit,
Işır zulmet,
Giderir susuzluğunu bir çavlan kendi kendine.
(Günlerden Cumartesi:
Gözlerinden çağlayan kanlar ile toplanmış anneler
Unutmabeni çiçekleri açmış evlatlarının üzerinde.
Nerede evlatları bu anaların,
Koyunların kuzuları nerede?)
Ey rengini bilmeyen nadide çiçek!
Sana o mahfi rengi veren, bendim elbette.